Bizim Hikâyemiz:

“İlçe minibüsünün daracık koltuklarına, iki kadın, yan yana sığışıyoruz. İkimiz de şişmanız. O nedenle zaten, sığamıyoruz, sığışıyoruz"

Bizim Hikâyemiz’den merhaba, 

 

Sizlerle her ay sözlü tarih görüşmelerimizden alıntılar paylaşıyoruz. Bu ayki bültenimizde, kadınların yazdıkları ve bize gönderdikleri günlüklerden örnekler paylaşmak istedik. Katılımcı yazar kadınlar bu günlüklerde bazen bir günü bazen bir anı bazen de bir duyguyu anlatıyor. Sözlü tarih görüşmelerimiz çoğunlukla şehirlerde kadınların hikayesini kaydediyor, günlüklerse kasabalara ya da sözlü tarih görüşmelerinde gidemediğimiz şehirlere odaklanıyor. 

 

Hopa, Bodrum ve Ayvalık günlüklerini paylaşıma açtıktan sonra, Moda’dan, İmroz’dan ve Balıkesir’den yazmayı gönüllü olarak kabul eden kadınların günlüklerini de düzenleyip, erişime açtık.  

 

İlkin Hopa’dan yazan bir katılımcının yağmurlu anısından bir örnekle başlayım: 

 

“Gök delinircesine yağmur yağıyor. Evin camından izliyorum. Yollarda gölet oluşturmuş yağmurun denize varma çabasını izliyorum bir süre. Olukta biriken su öte zamana taşıyor beni. Siyah büyük bir yağmurluğun altına beş kişi sığmaya çalışıyoruz. Altımızdan dere akıyor sanki.  Rojbin, ben ve üç arkadaş. Rojbin aslen Elazığ’lı İzmir’e göçmüş ailesi. Düztaban, esmerce, yeşil gözlü bir kadın. Doğa şartlarında olmaya pek alışık değil. Biraz ürkekçe. Yol boyunca onun yanında yürüyorum, yorulduğunda sırtındaki çantayı sırtlıyorum, utangaçca gülümsüyor. Ninem böyle yağmur yağınca göğe iple çıkılır derdi yağmurun şiddetini anlatmak için. Tıpkı öyle bir gün, göğe yağmurla tırmanılacak cinsten. Arkadaşlar nereye doğru gitmemiz gerektiğini bulmaya çalışıyorlar, bir süre daha yürüyoruz ama faydasız, yolumuzu kaybetmişiz. Tek çaremiz var, yağmurun dinmesini, havanın aydınlanmasını beklemek. Şimdi yağmurun altında, siyah yağmurluğun içinde oturuyoruz. Şimşek çakınca iri yeşil gözleri korkuyla parlıyor Rojbin’in, sonra kapkaranlık. Rojbin ile son yolculuğumuz oldu bu. İzmir’in ışıltılı sokaklarından gelip yıldızlara karıştı…” (Kısa Kısa 1, Hopa) https://www.bizimhikayemiz.org/hopa

 

Kadınların hikâyelerini dinlerken en çok karşılaştığımız meselelerden biri taciz. Ayvalık´tan yazan bir kadın günlüğünde tacize verdiği tepkiyi anlatıyor: 

 

“Neyse, diyorum ve yürümeye devam ediyorum. Ay var gecede. Tam gece de değil ya. İşte öyle bir saat. Zaten yol ışıklandırması yetiyor görüşe. Tekrar aynı hızıma ulaşıyorum kısa sürede. O da ne, biri ıslık çalıyor. Çok yakınımdan geliyor ıslık. Tanıdık biri olabilir mi acaba? Geri dönüyorum. Bakınıyorum, seçemiyorum. Kısıyorum gözlerimi… Aaa, bu kadarı da fazla vallahi! Yola yakın bir ağacın arkasında bir adam. Hani karikatürlerde olur ya teşhirciler. Böyle diz altı pardösü, iki eliyle yanlara doğru açmış. Hah, işte aynen öyle. Pardösüyü açmış, çıplak ve suratında pis bir sırıtış. Kıpırdamıyorum önce. Birkaç saniye. Sonra adama doğru 1-2 adım atıp, iki elimi uzatarak –tabii ki bacak arasını işaretleyerek- “Yahu, hepsi bu mu!” diyorum. Donuyor önce. Sonra pardösüsünü kapatıyor ve ağlayarak yukarıya doğru koşmaya başlıyor. Üzülüyorum haline. Dur bakalım, daha neler göreceğiz, diyerek yola devam ediyorum. O kadarmış. O günün dışarlıklı fasılasını öylece kapatıyorum. Eve varıyorum.” (Ayvalık, Ağustos) https://www.bizimhikayemiz.org/ayvalik

 

Kadınlar sadece kendi gündelik yaşam hikâyelerini yazmıyor aynı zamanda hayatlarına dokunan başka kadınların hikâyelerini de anlatarak yazıyor. Balıkesir’den gönderilen günlüklerden bir örnek: 

 

“... Kocası olacak adamdan aldığı tazminatın üstüne kredi çekip kendisine bir ev aldı Emine. Sigortalı bir işi de var artık. İlçe minibüsünde sığışarak duruşmalarına gittiğimiz davadan alacağı tazminatla eli biraz daha rahatlayacak. “İstediğimiz miktar tazminatı vermeyebilir mahkeme.” dediğimde, “Olsun, Allah hakkımızda ne kararlamışsa razıyız.” diyecek kadar kaderci ve eski kocasına dünyayı dar edecek kadar da mücadeleci kadın Emine. Pandemi arası bitsin diye bekliyoruz. Daha mal rejiminin tasfiyesi ve katılma payı alacağı davası açacağız eski kocaya ☺ Seviyorum savaşçı kadınları. Çok yaşa sen Emine.” (Balıkesir, 11.06.2020) https://www.bizimhikayemiz.org/belikesir

 

         ‘Yazmak’  kadınlar olarak hayatlarımızın neresinde yer alıyor? Günlüklerimizin kamusallaşması, yine erkek yazınında çok yerleşmiş olan günlük türüne bir isyan gibi. Kamusallaşmış ya da özelde olan fakat kadınların dilinden tutulan her türlü günlük formu, gündelik hayatın eril yapısına da bir karşı çıkış. Dijital araçların çoğalması ve teknolojik imkanlılığın sağlayabildiği ölçüde kadınlar daha çok dile geliyor, yazarak birbirine şifa oluyor. Dilin eril normlarını ister sessizlikle, ister yazarak, ister konuşarak alt üst ettikçe güçleniyoruz. Kadın, hikâye anlatıcılığı ve yazmak demişken, dilerseniz, Çiğdem Anad’ın Mine Söğüt ile yaptığı görüşmeyi de web sitemizden izleyebilirsiniz. https://www.bizimhikayemiz.org/bolum-11. 

 

İmroz’dan Konca’nın günlüğünden şu sözler aslında hikâyemizi anlatır: 

 

"Adada dost olduğumuz dönemde, bir gün bana ‘Bak bre ben doksan yaşımdayım, yarı yaşımdaki birinden yeni bir şey öğrendim. Sağ ol’ demişti. Benimle arkadaşlığından tam olarak ne öğrendiğini o anda söylemedi. Ama ben de ondan, hayatıma giren bütün kadınlardan, onları dinleyerek, empati kurarak çok şey öğrendim"  Konca Altan / İmroz

https://www.bizimhikayemiz.org/imroz-koncaaltan

 

Siz de gönüllü olarak günlüklerinizi paylaşmak isterseniz, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Özgürce daha çok dile geldiğimiz, şiddetsiz ve ölümsüz;

Aşk ve sevgiyle, kahkahalarla, sağlıkla, yaşamla ve dirençle...

İyi bir sene dileğiyle...

 

Aralık ve Ocak aylarında yayınladığımız ve salgın döneminde yaptığımız sözlü tarih görüşmelerine, günlüklere ve röportajlara;

 

Sitemizden

Twitter Hesabımızdan

Youtube Kanalımızdan

 

 ulaşabilirsiniz.

Her türlü katkıya, öneriye ve eleştiriye açığız, düşüncelerinizi lütfen bize yazın.

Paylaşmak İçin

Share on FacebookShare on X (Twitter)

Web Sitemiz