Bir Kadın Olarak
Bizim Hikayemiz’de dile gelen hikayeleri ilk elden dinleyen, kaydeden, derleyen, hikâye anlatıcısının istekleri doğrultusunda editleyen ve anonimize eden, gittikçe büyüyen ve çoğalan dijital/görsel ve işitsel arşive yükleyen, yüklerken olabildiğince nötr kalmaya gayret ederek hikâyenin anlatıcısı olan özneyi, durumunu, koşullarını, mekânsal ve sınıfsal, bireysel ve kamusal konumlanışını tariflemeye çalışan ve tamamı kadın olan araştırmacılarız.
Bu çalışma sürerken, kimi zaman yüz yüze, salgın koşullarında çoğu zaman zoom, whatsapp call, skype ya da telefon görüşmesi gibi aracı platformlarda vuku bulan bu görüşmeler ve sonrası çalışmalar esnasında bir soru zihnimizi çokça meşgul etti. Ya bizim hikâyemiz? Kendi hikâyelerimiz kimi zaman arka planda kimi zaman birbirimizle yaptığımız toplantılarda hem bu hikâyelerle hem birbirimizinkiyle söyleşti. Kimi hikâye anlatıcıları sözlü tarih görüşmesi esnasında bize bizlerin hikâyelerini sordu. Çok haklı olarak. Çünkü bu hikâyelerin anlatıcısı da seslendiği kitle de kadın/lar. Hedef kitleye hikâyeyi taşıyan da kadın/lar. Ya bu taşıyıcının hikâyesi? İlk dinleyen, kâh kahkahayla kâh gözleri dolarak ilk etkilenen; taşıyıcı, ileten, aktaran, ulak ve kulak olan kadının yani bizim hikâyemiz? Bizim Hikâyemiz’I ilmek ilmek ören seslerin, sözlerin neresinde/yiz?
Bu sorunun hemen akabinde bir sorular silsilesi geldi. Çalışma boyunca bir kartopu ne kadar büyüyebilirse o kadar büyüdü ve büyümeye de devam ediyor. Çalışmaya başlarken durduğumuz, olduğumuz yerden başka bir yerdeyiz artık. Gerek duygusal gerek zihinsel olarak.
Hayatın içinden ve hayata dönen bir çalışma sözlü tarih çalışması. Geçmiş hatırlanırken, hafıza bugünden geriye taranırken ve genellikle çocukluktan, ilkgençlikten yetişkinliğe ve bugüne uzanan bir sahada kronolojik bir kazı çalışması yapılırken, “bir kadın olarak” yaşananlar, duyumsananlar anlatı olurken kişinin kendi kendine bile üzerine düşünmediği ne çok an ve anı çıkıyor ortaya. O anları pek çok kez yaşadık anlatan ve dinleyen olarak. Bu özdeşleşmeler bu çalışmada da özdüşünümselliğe dönüştü çoğu zaman.
Aile’de ortaklaştık kimi zaman. Aile içi iletişimde ya da iletişimsizlikte, çocukluğun yabansı yalnızlığında:
ED_İzmir_06: “Klasik bir aileydik işte, iletişimi olmayan bir aile.” –(yakında sitemizde)
ED_İstanbul_04: “... sevgilisiyle değil, bir arkadaşıyla hayat arkadaşı olmalı; insanlar ev arkadaşı olmalı. Beraber bir çocuk büyütebilirler, hatta çocuğu beraber yapabilirler...” https://www.bizimhikayemiz.org/ed-istanbul-04
Kimi zaman ve kimimiz için bu özdeşleşme zaman ve mekândan bağımsız olarak ebeveynle ilişkilenmede çıktı ortaya. Kız çocukları ve anneler ve babalar başlığında:
NT_Ankara_01: “Annem daha geleneksel bir kadındı, çok politik olduğunu söyleyemem ama şimdi zamanla fark ediyorum ki o da aslında çok politik bir kadınmış.”
“Babam daha rahat bir kişilik, belki kadın-erkek ilişkisinde babam daha rahat olduğu için annem o role girdi. Yıllar sonra onu fark ediyorum aslında.” https://www.bizimhikayemiz.org/ta-ankara-01
AT_İstanbul_11: “Devlet eşittir baba, baba eşittir devlet. Bizim zaten ailemizde babam devletti. Biz babamı aştıktan sonra hiçbir şeyin bizi yere çalamayacağını düşündük.”
“O kapıdan annemin arkasından çıkıp gitmeseydim başka biri olacağıma inanıyorum. Çünkü çok zordu, aşırı zordu yani.” https://www.bizimhikayemiz.org/at-istanbul-11
Annelere biçilen rollerden azade kılınan babaların sahip olduğu konfor alanının sağladığı avantajlı konumun olsun, yıllar sonra annelerin politik tutumunun nasıl bir çizgi izlediğinin, doğal feminist oluşlarının ya da zamanla ve olup bitene karşı tutum alışlarla feministleştiklerinin fark edilişinde olsun, çıktı ortaya:
MC_İstanbul_06: “Babamı hiç hatırlamam. Babamı bir figür, bir güç olarak hiç hatırlamıyorum. Çünkü hep annemdi, annem mücadele ederdi.” https://www.bizimhikayemiz.org/mc-istanbul-06
ED_İzmir_03: “...insanlar sana babanın annene yaşattığı şeyleri hala yaşatabiliyorsa, annenle aynı düzeyde bunları yaşayabiliyorsan, aynı düzeyde bunları görmezden gelip tolere edebiliyorsan, o köklerimizden çok uzağa gitmemişiz diyorum, bazen.” https://www.bizimhikayemiz.org/ed-izmir-03
AT_İstanbul_13: “Yani biraz çocuklukta belki biraz anneden yoksun büyüdük, aynı evin içindeydik belki ama annem o kadar meşguldü ki beş çocuğun karnını doyurmakla, çamaşırını yıkamakla.” https://www.bizimhikayemiz.org/at-istanbul-13
AT_Diyarbakır_02: “Annem gibi bir anne olmuşum ben farkında olmadan.” https://www.bizimhikayemiz.org/at-diyarbakir-02
AT_Diyarbakır_01: “Dönüp dolaşıp annenin sana verdiği kadın oluyorsun.” https://www.bizimhikayemiz.org/at-diyarbakir-01
MC_İstanbul_02: “Mesela her 8 Mart’ta annem,’ bu eylem nerede? Eee, oralara yürüyemem, ben sizi bilmem nerede, yemeklerde bulurum’ deyip gelir oldu. Annem, mümkün değil, gençliğinde tek başına sokağa çıkmazdı. Ki 30’unda evlenmiş, okumuş ve çalışan bir kadından bahsediyoruz…” https://www.bizimhikayemiz.org/mc-istanbul-02
Kimi zaman da erkek çocuk arayışında olunduğu aile içinde, akraba çevresinde, mahallede sezdirilen çok kız çocuklu ailelerde yetişmelerde özdeşleşildi:
MC_İzmir_01: “Evde hep şeyi hatırlıyorum. Beş tane kız olmanın getirdiği bir şey var. Hep böyle babamın erkek istiyor olmasının, böyle bir tepedeki şeyi, bir hissiyatı.” https://www.bizimhikayemiz.org/mc-izmir-01
Ve özgüvenin kuruluşunda ya da kırılışında:
MC_İstanbul_03: “…yanlışım ben…içten içe, alttan gelen bir ses, annemin sesi, babamın sesi: sen yanlışsın (diyordu)…aslında belki direk onların da sesi değil o, toplumun sesi.” https://www.bizimhikayemiz.org/mc-istanbul-03
MC_İstanbul_06: “Zaman içerisinde öğrendim, her insanın aslında yeteneklerinin farklı olduğunu, her insanın kendi çapında başarılarının olduğunu.” https://www.bizimhikayemiz.org/mc-istanbul-06
ED_İstanbul_02: “...şimdi böyle taciz hikayeleri vesaireleri takip ederken şey çok garip geliyor ama ben de düşündüğüm zaman ilk gelen şey buydu. Acaba ben bir şey mi yaptım? Ben buna sebep olacak işte bu onu cesaretlendirecek, bir şey mi yaptım, suçlamasını ilk aklıma gelen şey çok enteresan bir şekilde buydu yani. Hala da kadınlarla ilgili böyle şeyler okurken nasıl böyle bir şey düşünebilirsin diye aslında dönüp o günkü kendime kızar şekilde kendimi buluyorum yani. Nasıl?” https://www.bizimhikayemiz.org/ed-istanbul-02
Sevgi ve ilgi istemelerde, bu yüzden ebeveynin (ve genellikle babanın) gözüne girmek, aferin almak çabalarında, okulda çalışkan ve iyi öğrenci olarak sıyrılmalarda, takdirlik öğrenci olarak ilk sıralarda olmalarda, erkek gibi olmak zorunda kalmalarda özdeşleşildi:
MC_İstanbul_11: “Bir yandan da mükemmel olmam için annem de babam da … ne yapıp ettilerse, benim hep mükemmel olmam gerekti. Bütün çocukluğumda, gençliğimde ve genç kadınlığımda. Belki bu yaşıma kadar.”
“İlkokulu safi başarı olarak hatırlıyorum. Yani ne denir o çocuklara, takdirlik öğrenci. … Karne günü babamın gözündeki o ışık için mi yaptım bütün bunları, hiçbir fikrim yok.” https://www.bizimhikayemiz.org/mc-istanbul-11
MC_İzmir_02: “Bazen sorguluyorum, bu da niye böyle, yani güçlü olmak için illa erkek gibi mi olmak lazım?” https://www.bizimhikayemiz.org/mc-izmir-02